SEN ACIYA GÖZLERİNİ KURUTMUŞSUN…
Gözlerine baktığımda, gözlerinden ötesini görüyorum
bir yol var orada uzaklara giden, herkesi terk eden
bir araba duruyor yanında, ellerinde bavullar
yolcu gibisin hayata...
Bir umut ışığı yakalamışsın belli, içinde yol gözükmüş,
çerçevelerden çıkmışsın artık, sınırsız ülkeler peşindesin.
Engelsiz hayatlar içindesin, basmakalıplar silinmiş,
gün adeta senin günün gibi...
Yarınları sorgulamaktan pes etmiş soruların
Sorulara cevaplarını hazırlamışsın bekliyor cebinde
Kusurları algılamaktan yorgun düşmüş hayallerin
Hayallerinin bazılarını satmışsın, olmuyormuş zaten istesen bile
Düşünceler sarmış dudaklarını, burkmuşsun,
kendini içindeki burukluktan kurtarıp atmışsın uzağa,
hayat bir çırpıda bağlamış ellerini, korkmuşsun,
kendini evindeki karanlık odadan kurtarıp atmışsın sokağa...
Hayat çıkar meselesi olmuş ne yazık
Çıkarlar içinde çıkmaz sokaklara girmiş insanlar
Beklentisiz kalbini ne zorluklarla korumuşsun
Her elinden tutan çekmeye çalışmış seni aşağıya
Sen aşağıya çekenlere inat hep yukarı çıkmışsın
Artık üzülmek için vaktin yok belli
Kimseyi üzecek kadarda cesur değilsin eskisi kadar
Kırılanları tamir etmek kırmamaktan geçerdi ya
Tamiri terk etmiş yola girmişsin yolunda bekleyenlere doğru…
Tebessüm gülmelerin küçüğüdür elbet,
Kahkahayla gülen yüzünü her defasında biraz biraz sarmış hüzün
Küçülmüş gülmelerin hislerindeki o buruk izlerle
Yüzüne yansıyan geçmişteki yıpranmış mutlulukların son parçası tebessüm.
Hayattan payına düşen sus payını almışsın sende herkes kadar
Gözlerin konuşur olmuş gerçekleri, dilinde birkaç parça istek kalmış sadece
Kendinden kaçıyorsun artık, aslında yüzleşmek istemiyorsun
Dinlemek istemiyorsun da duygularını, esir etmişsin duvarlara
Söylenecek o kadar sözün vardı, ama sen susmuşsun,
diline kadar gelmiş iki kelime, ama sen tutmuşsun.
Söylenenler hafif kalmış, sen acıyı yudum yudum yutmuşsun,
yaşanan o kadar şeye rağmen artık, sen acıya gözlerini kurutmuşsun.
faruk madan